T aksim’de saat 5.30 civarı, yani karanlık tünelin ucundaki aydınlığın görülme saatiydi. Fulden oldukça yorulmuş, bir o kadar da örselenmişti. “Yok mu bir kurtuluşum” diye bağırmıştı kimselere aldırmadan. Zaten kime aldıracaktı ki? İn cin top oynuyor, akşamdan kalma 3-5 kişi ve evlerine ekmek götürecek bir o kadar kişi daha… Aldırmaya da gücü yoktu zavallımın, insan olmanın tadını çıkarmak istiyordu sadece.
Neyse ki gidecek bir yeri vardı. Hoş, orada da misafirdi ya, insan eti ağır gelir elbet. Utana sıkıla gidiyordu Yeliz’ın evine. İstanbul’a yeni gelmesine rağmen yine de şansı vamış ki başını sokabilecek bir çatı bulmuş. İkisi de Mersinliydi, birbirlerini günümüzün en temel ihtiyacı haline gelen “internet” sayesinde bulmuşlardı. İkisinin de ortak bir yönü vardı, toplumdan tamamen izole edilmelerine sebep olan…
Yeliz ameliyatının iyileşmesini beklerken yanına bir yardımcı bulmanın derdindeyken başka bir yardım çığlığına derman olarak, hem de dayanışma içinde olmanın hazzına vararak huzurlu ve dingin bir ruh haline sahip olmuştu. Sabaha karşı anahtar sesinin tıkırtısıyla birden irkildi Yeliz. Ayılması uzun zaman almadı, eve aldığı kızın geldiğini de hemen anladı. “Hoş geldin Fulden” dedi mırıldanarak. Fulden daha zor nefes alırken bile nezaketinden ödün vermeyerek “Sağol abla, hoşbulduk” dedi. Yeliz, Fulden’i odasına çağırdı. Uykusu tutmazdı artık, biraz konuşacaklardı. Yeliz söze girdi; “Bak ablacım gördün mü? Harcarlar seni işte burada, kendini kurtaramazsın sonra”. Fulden ondan sözü devralarak; “Herşey ameliyatım için abla biliyorsun, hem hasta halinle sana da yük oluyorum, mahcup oldum.”
Sermaye olmak çok acı elbet! İkisi de bu konuda hemfikirdi. Sonra bir Yeliz bir Fulden, elinde sazıyla ozanlar gibi atışarak muhabbetlerine devam ettiler;
“Şimdilerde birsürü direniş oldu, herkes bizleri tanıyor. Yani o kadar da yok sayılmıyoruz. Neden bütün gece taksim’deydin? İş aramadın mı sen?”
“Abla sanki bilmez misin neyin ne olduğunu? Mavi kimliğin, bir de pipin varsa kadın olmak yasaktır. Bu toplum hala bedelini ödetir sana. Kahrolsun ataerki!”
“Hah! Başımıza aktivist kesilirsin şimdi de. Bari o derneklerin kapısını çalsaydın, neredeler hani?”
“Bir okuma yazmam var, ne olacak ki? Üniversite mi görebildik sanki?”
“Sen de haklısın, ben üniversite kazandım da ne oldu? Ben kadınım der demez herkes vebalıyım gibi kaçtı benden! Eskiden Alper de Alper diye koşarlardı peşimden. Hepsi ikiyüzlü! Okul bile attı beni, okumak mı kaldı? Korkarak bile olsa aldığım nefese şükür.”
“Abla biz ne yapıyoruz sanki bunlara, herkes kendi hayatını neden yaşayamıyor?”
“Eski sevgilim(!) Mustafa… Ameliyat olacağımı öğrenince uzaklaştı benden. O da aslında erkek arıyordu da kendine bile itiraf edemiyordu. İşte böylelerinin zehirli fikirleri yayılmış topluma öyle ya da böyle”
“Bu yaşadıklarımızı az gören, daha fazlasını yaşamamız gerektiğini söylemeye kendine hak görenleri ne yapacağız, onlar nasıl oluyor da Allah’a yakın olduklarını sanıyorlar?”
“Aayh! Neyse canım içim sıkıldı yine. Dert, dert! Ben uyuyacağım yine, sen de çok yoruldun sen de uyu. Peki bir şey soracağım sana. Kadınlıktan pişman oldun mu?”
“İnsan kendinden nasıl pişman olur abla, HAYIR! Ben zaten kadınım. Bizim gibi diğer translar da dayanışsa bu kadar, emin ol güzel günler görürüz.”
Neyse ki Fulden’in umutları kırılmamıştı daha. Yeliz’in ise sadece biraz daha kendini toparlamaya ihtiyacı vardı. Sadece nüfus müdürlüğünden yeni pembe kimliğini bekliyordu. Daha sonrasında hayatına nasıl bir yön çizer bilinmez. Fulden kadar olmasa da onun umutları da hala yaşıyordu. Umutları olmasa zaten boğaziçi köprüsü’nün yolunu tutardı. Üçüncü sayfa haberlerinde Trans Yeliz intihar etti derler ve sonrasında kimse adını sanını hiçbirşeyini hatırlamazdı. Sırf bir trans olduğu için ona üzülecek insan sayısı da azalıyordu. Hem onları neden sevindirsindi ki? Transfobi değil translar kazanacaktı çünkü.
Fulden’i uyku tutmadı, herşeye rağmen farklı bir sektöre geçip imkânsızı başararak bir trans temsili olmayı da kafaya koymuştu. Bu uğurda herşeyi de yapmaya hazırdı…
EMİN OLDUKLARI TEK ŞEY İSE HER GÜNÜN KENDİLERİNE DAHA GÜZEL VE DAHA EŞİT DOĞACAĞIYDI!
TEBRIKLER!
YanıtlaSilTeşekkürler :) umarım başka trans kadınlar da edebiyata ya da yazıya Gönül verir. Böylece trans Yazını çok çeşitli ve daha Saygın hale gelir.
YanıtlaSilgüsel yazı olmuş tebrıkler...
YanıtlaSil