İlkönce şaşırmak
istiyorum, aaa! Siz eşitlik ve aynılığı eş anlamlı kavramlar olarak mı
düşünüyordunuz? Öyle mi biliyordunuz? Peki kim öğretti size bunları? Okul mu?
Hani şu transfobik, homofobik, alevifobik vs. ama ENGİN BİLGİLERİN KAFAMIZA
KAZINDIĞI hipnoz yuvası mı?
Eşitiz evet, çünkü birer canlıyız. İnsanız demedim dikkat
edin, insan olmayan canlıların da bizim kadar hakları yok mu? Onlar da
yaşamıyor mu? Hiç mi hisleri yok? İçgüdüleri olduğu söyleniyor, fakat ya onlar
da birer DÜŞÜNCEYSE? Evet, okulda öğrendiğimiz bir şey daha vardı, hayvanların
içgüdüleri vardır diye. İnsanları hiç düşündünüz mü? Bizim hiç mi içgüdümüz yok?
Bir dikkat edin, sadece günlük yaşamınıza yapsanız bile yeter benim için.
Zamanla öğrenilmiş davranışlardan, ezberlenen yollardan bahsetmiyorum. Daha
temel; yemek yeme, tuvalet yapma veya arabanın altında kalmamak için kaçma
refleksi. Hoş bunlar da öğretiliyor, fakat içgüdü olarak değil(sanırsam). HA!
Ya da; hislerimiz, içimize bir öküz oturur ya bazen, sonrasında da birinden
kötü bir haber alırız, belki de bir beyaz tüy görürüz, meleklerimizin bize
verdiği mesajları. Daha sonrasında ise hiç tahmin edemeyeceğiniz güzellikte bir
olay/talih kuşu gelir konar başınıza. Tabi çok da bir farkımız yok, ama aynı da
değiliz, EŞİTİZ!
Eşit demişken,
en çok da haklarımızın eşit olmasını isteriz değil mi? Hayvan-insan arasındaki
benzerliklerden bahsederken şöyle düşünmüş olabileceğinizi tahmin ettim
bazılarınızın; “E onlar da vergi ödesin, askerlik yapsın, üniversite okusun,
hapse girsin, evlensin…” İşte tam olarak da bahsetmeye çalıştığım şey buydu.
Eşitlik, aynılık demek değil! Bu saydıklarım insanların kurmuş oldukları,
insanlara özel ve uygun bir hayat prototipi. Yani, hayvanlarım buna uyum
sağlamalarını bekleyemeyiz. Ha, napsınlar, ÖLSÜNLER Mİ? Hayır! Buna evet
diyecek olan bir insan da yoktur zannımca. Fakat, bize benzemeyen insanları
dışladığımız için, hayvanlar da bize benzemediğinden dolayı insan ırkının
“geneli” tarafından öyle ya da böyle dışlanıyor(yani dışlama illa eziyet etme
veya can yakma değildir, aksine bunlar en uç örneklerdir ve toplumca hep uçları
oynuyoruz nedense, bir denge menge yok). Çünkü o farklı. E kendi toplumumuza
dönecek olursak, özellikle eşitlik ve aynılık birbirinden farklı düzlemlerde
iki kavram diye neden özellikle belirtiyorum? Bu aynı olmak üzerinden
kurgulanmış “eşitlik hikayesi” hiç kimseyi eşit kılmıyor, adalet sağlamıyor, türlü
ayrımcılıklar sözkonusu oluyor, hem insanlar, hem de insan-hayvan arasında.
Bana göre en temelde sorun olan ve insan haklarında hatırı sayılır bir sıçrama
gerçekleştiremememizin nedenlerinden biri de bu eşitlik ve aynılık kavramlarını
bir türlü çözüp iki ayrı düzlemde konular olduğunu farkedemeyişimizden
dolayıdır.
Bu da orjinal çalışmaya gönderilmiş postmodern(!) bir gönderme. Aristoktratlar sizi |
Kıssadan hisse
(ha unutmadan farklılıklarımız bizim kimliğimizdir) eşitlik aynı olana değil
farklı olana adalet sağlayabildiğinde EŞİTLİK’tir ancak. Kimse sırf adaleti
bulabilmek için kimliğinden vazgeçmek zorunda kalmamalıdır, onu doğrudan veya
dolaylı vazgeçirmeye çalışmak kesinlikle SUÇTUR! Hem bu dünyada, hem de
AHİRETTE bunun vebali ağırdır. Kimse kimsenin kaderine veyahut yaşamsal
haklarına, özgürlüklerine müdahale edemez. Başkasına zarar verecek bir oluşum
ise onu durdurmak, adaletsizlik değil adaletin ta kendisidir, kangren olmuş bir
sorunu çözmektir. LGBT, alevi, süryani, ermeni, ateist, kürt, zaza, yahudi,
azeri, laz, çerkez… Hayır, bir de bu kadar zengin çeşitliliği de saymaya mecalim
yetmiyor. :D Ve birbirlerinden farklı ama kesişebilen “benzersizlikler”.
Hepsini bir potaya nasıl sokabilirsin ki, sırf eşit kılmak adına?
0 yorum:
Yorum Gönder