B irkaç akşam önce internetin başında gezinirken rastlamış olduğum haber kanı beynime sıçrattı. Kızdığım kişi hem haberin öznesi, hem de röportajı yapmış olan kişinin dili. İkisi de kendince iyi bir şeyler yapıyor sanıyorlar sanırsam.
Röportajda ilk hatanın "travesti olmayı seçti" olarak yer alması; "hadi bakalım bunun altından daha ne bit yenikleri çıkacak" dememe sebep oldu. Böyle dediğim bir olay ya da olgu hakkında da müthiş derecede bir merak sahibi oluveriyorum. Neyse ki röportaj 2008 yılında yapılmış, yani geçmişe mazi derler. Fakat dikkat edilmelidir ki o kadar da uzak bir geçmiş değil.
Tamamını okur musunuz, sinirinizden güler misiniz, bunları bilemem. Fakat daha röportaja geçmeden yazılan o küçük paragraflar yine can yakmaya devam ediyor(spoiler veriyorum). Örnek vermem gerekirse "yaşadığı acı onu kendine getirdi". Hmmm dedim. Demek ki trans kimliğini açıkça yaşayanlar daha gelememiş kendine. Algı yönetimine gelin hele. Ufacık, minicik, tiraj arttırmacık salak bir röportaj diyebilirsiniz fakat bununla birlikte yapılan herşey sistematik ve oldukça da yoğun sayıda çalışmalar.
Bu satırları olduğu gibi röportajı yapmış olan Elif Berköz Ünay'a mail aracılığıyla iletmekti amacım. Fakat mail adresini bulamadım. Hoş, o kadar yıl geçmiş belki kendisi bile hatırlamaz yaptığı röportajı. Ama bu yine de incelemem için bir engel değil. Özellikle de "travesti hayatı" gibi düşükten hallice bir söz öbeği kurabilen biri için. Ha röportaj Milliyet'te yayınlanıyor(ana akım medya) başka bir yerde de değil.
Gelelim röportajı vermiş olan kişiye. Sadece kelimelerine odaklandım. Cinsiyet geçiş sürecine başlamadaki sabırsızlıklarına, o kadar dışlanan bir kesim olmanın verdiği yalnızlıkla karşısına çıkan aşkı "mucize" olarak görüp kaybetmemek adına fedakarlık yapabilme potansiyeline... Sevgilisinin neden "kadın ol" baskısını yaptığını da anlamış değilim. Röportajı veren insanın da aslında bir trans olup olmadığından da emin değilim. Bu yüzdendir ki sivri dilimi bir kenara bırakıp cümlelerimi yuvarlayacağım.
Ama hem sevgilisinin onu kadın ol diye strese sokması, hem de daha 18 yaşındayken kendi isteğimle/sabırsızlandım hormon için demesi bana bir çelişki gibi geldi. Ya kendi içiyle çelişiyor, ya da röportaj sabun. Kullanılan fotoğrafa bakılırsa birinci ihitmalim daha dorğu gibi. Erkek-Erkek ilişkisindense kadın-erkek ilişkisi biçiminde daha az dikkat çekeceklerini düşünmüş herhalde sevgilisi. O da tuhaf ve bir o kadar da heteroseksist. Cinsiyet geçiş sürecini de ayrıca bir günah olarak görmesi gözlerden kaçmıyor. Transfobiyi içselleştirip varoluşundan pişman bir şekilde nefes alıyor. 19'undan sonraki 10 yılı hiç yaşanmamış sayıyor.
Hayatı şarkıcılık yaparak geçmiş, zaten okuduğu bölüm ile alakalı bir iş yapmış. Neyse ki seks işçiliğiyle yolu kesişmemiş. Aile de reddetmemiş, hiç öyle bir trajediden bahsetmiyor. Aslında bu 10 sene içerisinde hayatını, bedenini yoluna koymuş. Zamanında her ne kadar "kadın ol" diyen sevgilisi evinden kovsa bile, iyi gitmiş yani. İnsanlar ondan uzaklaşsa bile en azından zarar vermeye kalkmamış, MALESEF bir trans için bu da bir kazanımdır.
En sonunda ameliyat olacakken ailesi kolundan tutmuş, yani nasıl desem engel olmuşlar işte. Sonrasında aynı bluzu aynı kremi kullanma kavgaları yaptığı kızkardeşi, şahısın en yakın arkadaşlarını da örgütlüyor ve yine bu şahıs kendine baskı uygulattırıyor. Bizler o baskıdan kurtulmak isterken birilerinin kendini baskılattırmak için adam toplaması da tabi çok ilginç. Tabi herkes özgürlük istemek zorunda değil, kendi varoluşunun kıymetini de bilmek zorunda değil. AMa kendileri kaybeder. İşin bir ilginç yanı da "trans kadın zamanlarında"(bunun da zamanları oluyormuş demek) tanıştığı sevgilisi buncağızıma ilk takım elbisesini getiriyormuş. Aslında röportajda bir insan nasıl erkekleştirilir ve bencillik bir kenara bırakılır da nasıl imece usulüyle sırf bir insanın cinsiyet kimliği yok sayılır'ı okudum ben. Allah'ım beni kendimi baskılattıracak kafaya getirmesin yarabbim(amin).
Ay hadi yadırgamıyorum tamam, peki. Bu ülkede trans olmak intihar etmek demek, yok Dünya erkeklerin dünyası gece dışarı çıkmak rahat diyerek kendini kandırmış olabilir. Ama ve lakin, bir röportaj aracılığıyla bunu kitlelere vurgulamak cinsiyetler arasındaki eşitsizlik uçurumunu artıracağı gibi trans varoluşların da çektiği işkenceleri normal hale getirir. İnsanlar şunu düşünür; "tövbe tövbe, bu kadar kötü birşeye insanlar neden özenir?" İnsanların aklını bulandırmaya ne hakkı vardı peki yapılan röportajın? Bu nasıl bir hizmettir heteroseksizme? Neden mücadele etmedin hakların için, cinsiyet eşitliği için diye sormazlar mı sana? Bu ne cinsiyetçilik?
Belki de gerçekten gey biriydi, fakat cinsel kimlikler ve eşcinsellik/transeksüellik arasındaki bariz farklar konusunda bilgi veremeyecek "ay yok kadın oldum döndüm pişmanım" diyecek insanların kamuoyuna çıkarılıp algı yönetimi yapılmasına karşıyım. Sonuçta dolaylı olarak hayatlarımız mevzubahis. Toplumun hassas dengelerine dikkat etmeden, düşünmeden etmeden bir kesimi öbürüne böylesine aba altından sopa göstererek kırdırtmak, trans varoluşu anormal hale getirmek oldukça sinsicedir.
"Dilenci, Allah rızası için oğlum deyince yıkıldım", "içimde hala Aslı Başak'ım ve kadınım", "Saçlarımı kestiklerinde hüngür hüngür ağladım", "öldüğümde Allah'a beni neden kadın yaratmadın diye soracağım" derken onu daha iyi anladım aslında. Topluma boyun eğmek zorunda kalmış ve ikiyüzlülüğü öğrenmiş. Fakat bu hipnozu bu kadar savunup röportajlarla kendini afişe edecek kadar neler planladı acaba? Mutluluğunu niye bu kadar feda etti? Yazık tabi...
Bilgilendirici bir yazı olmuş teşekkür ederim.
YanıtlaSilBilgilendirici bir yazı olmuş teşekkür ederim.
YanıtlaSilAsıl ben teşekkür ederim :)
YanıtlaSil