Ah ah, gün geçmiyor ki, yine Tiffany'e rahat batmasın! Hani uğraşacak işi yok, böyle enerji patlaması yaşamış kafayı yer iken yeni bir seriye daha başlamak istedim. Sizin için izlediğim filmlerden bazı notlar alacağım ve yorumunu yapacağım. Tesadüf eseri izlediğim, izlediklerimden de hatırladıklarımı bir şekilde size, hani biraz da kültür şoku olsun diye anlatacağım. (Evet Allah beni bildiği gibi yapsın tamam.) Dikkat, bazen spoiler içerebilirim. Aman ha, okurken dikkat edin.
Kategoriye bakarsak kendisi bir kısa film oluyor. Oyunculara baktığınızda bir BKM esintisi alıyorsunuz. Her zamanki tonlamalar, tiplerin aslında skeçlerdeki belli kalıp rollerden kurtulamayışını vesaire. Bir ara "çok güzel hareketler bunlar şobolobo lop lop looop" dedim kendi kendime. Tanınmış oyuncular olmasına karşın gerçekten bir "müzik grubuymuşçasına" her projede birbirinden bağımsız çalışamamaları, illa ki bir arada görülmeleri, aynı prodüksiyonda falan. Yani çok tutmaz bence, en azından bende tutmaz.
Hikayeye gelince, fal kurabiyesi yapımıyla uğraşan bir çocuk, her gün o kafeye gelen bir kız var, hah işte ona aşık oluyor. Her gün bir tane de çilekli kurabiye hazırlıyor, hani kızın en sevdiğinden. Sonra efendim, kızla birlikte çok ama çok yakışıklı bir erkek kişisi de bu kızın gönlünü çalmış durumda. Kız nasıl deli divane, hani aptal aptal bakışlar, ürkek ve çekingen bir karakter, allahım sanki açılmamış bir gonca. Sonrasında fal yazan çocukceğiz de bu aşkın farkına varıyor, bu sefer de niyetleri kötü yazıyor(ee bu devirde niyetler kötü bacıım). Kızımız da fazla kilolarına bakmaksızın götürüyor kurabiyeleri, fal uğruna. Hani o kadar abartılı davranıyor ki bebeğim sonra o yakışıklı, taş, muhteşem gencimiz(oyşhhh) naber diyiveriyor, sıkıysa demesin bakalım. Tabi oğlanla buluşuyor çocuk kafayı yiyor hayattan soyutluyor kendini. Son sahnelerde geliyor yine pastane dükkanına, ortam boş, sonra bir fal kurabiyesi görüyor, içini açınca da niyeti. Şaşkın şaşkın etrafına bakarken aşık olduğu kızceğiz arkadan yaklaşıyor böyle. Pat bitiyor. Çünkü kısa film. Bu arada dükkanda çalışan kadın da fal kurabiyecisine aşık, orada çalışan adamsa orada çalışan kadına. Sonra o iki çalışan da son sahnelerde birbirini bulmuş kikirdeşiyorlardı.
Şimdi ne çıktı bundan? Aşk dediğin karmakarışık. Yani kimin eli kimin cebinde belli değil. Yani diyagram çizerdim kim kime aşık diye fakat cidden karışık. Bir kere herşeyi o taş çocuk karıştırıyor. Bak aslanım, yakışıklılık bir yere kadar, ASLAN GİBİ YÜREK OLACAK ULAN! Sonra o kız da öyle saf saf, miniş miniş görünmeye kalkmasın, kızım hayırdır? Anlamıyoz mu sanki sen napıyon öyle? Resmen şirincecik bir kafeden adam kaldırmaya çalışıyorsun. Bak tayyip amca kızar sonra, hani kızlı erkekli bir durum ya bu :( Malesef o "çok sanatsal" kısa filmde de aşkların hepsi heteroseksüeldi. Vah vah, bak sen!
Ama oyunculuk, kamera ve çekim teknikleri, dublaj falan iyiydi. Demek ki bu işe para yatırılmış, bütçesi bol olan bir film gibi duruyor ki böylesi sabun köpüğü bir konuyu bize ilgiyle izletebiliyor. Ayrıca fal kurabiyesi bizim kültürümüz değil, fakat kalorili ve orjinal bir fikir. Eğer bir gün entellektüel bir çocuk olursanız, etrafınızdaki fal kurabiyelerini de görebilirsiniz. Aman diyim içindeki kağıdı yemeyin, o okumak için.
Bir sonraki film eleştirisine kadar; filmlere inanmayın, filmsiz de kalmayın.
Hmm boyle ask ucgenlerini besgenlerini cok severim. Bu filmde bunu bol bol bulabilecek gibiyim. guzel bir anektot olmus.
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum :) inşallah beğenirsin
YanıtlaSil