8 Kasım 2013 Cuma

Film Eleştiriyoz: Skhizein


      Ah ah, gün geçmiyor ki, yine Tiffany'e rahat batmasın! Hani uğraşacak işi yok, böyle enerji patlaması yaşamış kafayı yer iken yeni bir seriye daha başlamak istedim. Sizin için izlediğim filmlerden bazı notlar alacağım ve yorumunu yapacağım. Tesadüf eseri izlediğim, izlediklerimden de hatırladıklarımı bir şekilde size, hani biraz da kültür şoku olsun diye anlatacağım. (Evet Allah beni bildiği gibi yapsın tamam.) Dikkat, bazen spoiler içerebilirim. Aman ha, okurken dikkat edin.

      Diğer Hadsizliklerim:






      Kendinden 91 cm uzakta yaşamak diye de geçiyor film. Animasyon tarzı bir kısa film yapılmış. O yüzden oyunculardan falan yorum yapamayacağım çünkü bilgisayar yapımı bir film. 

      Sıradanlaşmış hayatını yaşayan bir adam, gökyüzüne bakıyor teleskobuyla. Gördüğü meteor tamamen hayatını değiştiriyor, Dünya'ya düşen bu meteor, adamın hayatını hiç olmayacak bir şekilde değişiyor. Ve kendinden 91 cm uzaklaşıyor. Olay da burada başlıyor. Kendini keşfetme aşamasında ilk önce şaşırıyor, çünkü daha önce başkalarından duyduğu bir hikaye de değil. Evet, kendinden 91 cm uzaklaşıyor. Nasıl mı? Görüntüsü, kişinin cisminden 91 cm uzaklaşıyor. Yani bir bardağı tutabilmek için yanına yaklaşmak yerine o bardağa tam 91 cm uzakta olması gerekiyor. İşte bu metafor üzerinden günlük hayatındaki farklılaşmaları, bu farklılığa kendini alıştırmak için yaptığı organizasyonu görünce kesinlikle azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz diyorum. Evinde gerekli düzeni sağlıyor. Peki ya dışarıdaki hayat? İşyerinde daha çok zorluklar yaşıyor ve kimsecikler de onu anlamıyor. En sonunda deliriyor, işimi kaybedeceğim diye. Kendindeki bu sorunu psikolojik olarak düşünen adamımız psikoloğun kapısını aşındırıyor.

      Sonraki günlerde yine bir meteor olayının gerçekleşeceğini duyan adamımız bu sefer meteorun düşeceği yeri hesaplayıp oraya kadar gidiyor. Meteora maruz bırakıyor kendisini. Bu sefer de üstüne üstlük normal halinden 75 cm aşağıya öteleniyor. Bu duruma da evde çözüm bulan adamımız, dışarıda yine zorlanıyor. Fakat bu sefer artık kendini iyice kaybedip, yere doğru çömeliyor. Çömelirken de iyice karanlığa gömülüyor. Ve en nihayetinde mutlu olduğunu söylüyor, fakat artık dünyadan izi silinmiş bir şekilde.

Geriye bir tek bu kalıyor.

      Tabi ben filmi izlerken madden böyle olduğunu düşünürken daha sonra bir konu geliyor aklıma ve kendi kendime soruyorum; "Yahu Tiffany sen neden soyutlamıyorsun?" Bu boyutlar arası geçip kendini Dünya'dan soyutlaması belki de psikolojik olarak bir yalnızlaşmadır. Ve aşama aşama olmuştur, sonuçta kimsenin başına gelmez diyoruz, fakat "YALNIZLAŞMA" denilen bu durum aslında daha sık görülüyor. LGBTİ bireylere ise bunu toplum yapıyor veya yaptırıyor, hani eninde sonunda boyutsal değişmeyi de yaşatıyorlar bize, gidiyoruz öbür dünya'ya. Bence bu film bir insanın gittikçe içine kapanmasına ve bir daha da çıkmak istememesini anlatan, fantastik bir yorumlama. Olamaz mı yani? Sonuçta sanatın ucu yoktur, belirli kalıpları da yoktur :)

      Filmlere inanmayın, filmsiz de kalmayın kuzularım, ÖPTÜM.
Sosyal Medyada Paylaşın:    Facebook Twitter Google+ Stumble Digg
 photo geri_zpsvjjlxydp.png  photo ileri_zpsmnpu8fzu.png

4 yorum:

  1. Sen bu filmden bahsedene kadar haberim bile olmayacaktı. İzledim. Gerçekten bi acayip. "Burdayım"

    YanıtlaSil
  2. izletebildiysem ne mutlu bana. Bende de bir film zevki oluşmaya başladı :) film izlemece falan, dozunda tabii.

    YanıtlaSil
  3. Bu filmde Şizofreni işlenmiş, karakterimizin meteorla birlikte şizofrenisinin derinleştiği düşünülüyor.

    *** spoiler***
    Filmin sonunda ise karakter intihar edip kendini mutlu hissediyor, diye tahmin ediyorum
    ***spoiler***

    YanıtlaSil
  4. Şizofreni ha? Çok farklı yorumlar var skhizein için, ucu çok açık, mesajları olabildiğine çeşitli bir yapım olmuş gerçekten. İntiharı da soyutlaştırmışlar aslında orada, bence yavaş yavaş ölüyor.

    YanıtlaSil