9 Kasım 2013 Cumartesi

Film Eleştiriyoz: Baydara "Edra'nın Kaderi"


      Ah ah, gün geçmiyor ki, yine Tiffany'e rahat batmasın! Hani uğraşacak işi yok, böyle enerji patlaması yaşamış kafayı yer iken yeni bir seriye daha başlamak istedim. Sizin için izlediğim filmlerden bazı notlar alacağım ve yorumunu yapacağım. Tesadüf eseri izlediğim, izlediklerimden de hatırladıklarımı bir şekilde size, hani biraz da kültür şoku olsun diye anlatacağım. (Evet Allah beni bildiği gibi yapsın tamam.) Dikkat, bazen spoiler içerebilirim. Aman ha, okurken dikkat edin.

      Diğer Hadsizliklerim:




      (Ya böyle göründüğüne bakmayın, hele ki üstünü giyip çıkardığı sahnelere bir bakın, defalarca oynatmak isteyeceksiniz. Öhöh..)

      Monotonluk, peki ya sonra? Nereye kadar monoton olabilir ki bir insan? Hatta belki o kadar monotonuzdur ki bir küçücük tepki herşeyimizi değiştirebilir. Hayatımıza bir yabancıymışız gibi bakmamıza neden olabilir. Ay delilik valla :D Baş karakterimiz Edra bir asansör görevlisi. Hani düğmeye sizin için basar ve güler sürekli. Diyalogu çok az, duyguları ise bize adeta "duyarak" yaşatan bir kısa film. Adam her sabah süt içer, reçelli ekmek yer, aynı kazak ve üniformayla sürekli gülümser. Hatta gülümseyen magnetlere bile meydan okur açık açık. Annesi de aynı şekilde her sabah yoğurdunu yer, tuvalette uyuyakalır. Zaten Edra diyor ki; "Annem bana umumi erkekleri tuvaletindeyken klozetten hamile kaldı".(Annesiin adı da Jimnaz mı ne öyle birşey işte) O kısım güldürüyor filmde. Günün birinde asansör bozuluyor ve içinde birlikte kaldıkları çatlak bir kadın, bütün mutluluğunu vampir gibi emiyor ve film tersine dönmeye başlıyor. Bu kısımdan sonrasını gerçekten izlemenizi tavsiye ediyorum :)

      Fakat sonunda(spoiler var demiştim panpalar) annesi çok saçma bir şekilde ölüyor. Ama o ölüm sahnesini, çocuğun ağlamasını hiç göstermiyorlar. Son sahnede çocuk yataktan kalkıyor, üzerindeki karabüyü kalkmış gibi, üzerinde sadece atletiyle sergilediği atletik vücuduyla birlikte o tatlı gülümsemesini hafızalarınıza kazıyor. Ama konulara bakıyorum da, cidden o kısa filmler biraz daha uzasa kabak tadı vermeye başlardı. Yani iyi ki o süreyi o kadar yerinde ve kısa tutuyorlar, işte usta yönetmenlik diye ben buna derim.

      Filmsiz kalmayın haa, inanmasanız bile. Bu zamana kadar kaldım da ne oldu? Ben de bundan sonra o sömestr tatillerinde hep film izleyeceğim, afedersiniz beynimi boşaltır gibi, bön bön bakacağım o ekrana. Ahahahah.
Sosyal Medyada Paylaşın:    Facebook Twitter Google+ Stumble Digg
 photo geri_zpsvjjlxydp.png  photo ileri_zpsmnpu8fzu.png

0 yorum:

Yorum Gönder