26 Ocak 2014 Pazar

Sözlük Maceraları: Ayı Sözlük Buluşması


      Yavrum bildiğiniz üzere kafayı trans kadın görünürlüğüne ve kendime takmış durumdayım. Bu durumda da insanları ve neler yaptıklarını gözlemleyip kendime, kendimce görevler çıkarıyorum. Mesela bunun bir diğer adımı da, sosyal medya kadar etkili olabilen, çok sayıda insanın toplandığı interaktif sözlük mekanları. E sonuçta hakkımızı iade edecekler ama KİME? Hani ortada en azından biri durmalı "Ahanda burdayım la ben" demek için. İnsanları kendimizle tanıştırmanın bir yolu olarak ta bunu gördüğüm için, yani bu tanışmanın bir "sürekliliği" olmalı.




      Partiden sonraki gündü -ki o günler de birbirine karışıyordu- bildiğiniz gibi değil. Sabah gelmişim, kahvaltımı yapıp birkaç saat uyumuşum. Daha sonraki güne de biletim var, memleketime döneceğim hani. Uyandığımdan sonraki zamanı anlatayım. Deli dolu ve sıkışık, 2 güne dönemlik sosyalliğimi nasıl sığdırdığıma bakalım.



      Uyandığımdan itibaren kafamda neler yapacağımın planlarını kurdum, sonrasında ona göre hareket etmeye başladım. Neyseki önceki gün banyomu yapmıştım, o çıktı aradan. Kendimi öpüyor ve kutluyorum. Elim ayağıma dolanmasın diye ilkönce en angarya iş olan bavullarımı toplama kısmını hallettim. İkinci olarak en sevdiğim kıyafetleri ve aksesuarları ayırıp yatağımın üzerine koyduktan sonra(rahattım çünkü yalnızdım ve yalnız kalacağımdan da emindim) kökleri kuruyasıca amazon ormanlarımı bu sefer kendim traş ettim. Kaymak gibi bir cilt elde ettikten sonra, elime geçen ilk cilt kremini de yüzüme sürüp kendimi iyi hissettim. E yani, gönül isterdi ki kıyafetlerim daha dişi olsun, onlara uygun bir makyaj da yapabileyim yüzüme ama idare etmesini de öğretti bana bu hayat, küçük yaşlarımda.




      Kıyafetlerimi de giyip, oh be artık tamamım dedikten sonra çıktım, buluşma mekanına doğru yol aldım. Yerim ben beni ya J Arkadaşlarımdan hiçbirine yakalanmayayım diye dua edip çabalarken bir arkadaşıma rastlamıştım. O beni görmemişti, fakat daha çok “kalabalıktan dolayı görememiş gibi olup bana seslenememiş olabilir” tarzı bir karşılaşma olduğu için ben yanına doğru gidip selam verdim. Okuldan arkadaşlarımla buluşacağımı söyledim. Saçlarım topluydu onun yanındayken. Sonra “neyse ben seni tutmayım” dedim ve yoluma devam ettim. 


      Neyse, hava kararmak üzereydi, taksime varmıştım ve o istiklal caddesi var ya, işte orada yürürken önüme çıkan anketörün seslenmesiyle bir irkilme yaşadım. “Bakar mısınız?” Diyordu. Sonra da “Korktunuz mu?” dedi, ruh halimi farketmiş olacak ki. Ben ona sadece şaşırdığımı söyledim bir anda. Kazulet gibi önümde dikili bir biçimde duruyordu resmen. Israrlarına dayanamayıp benimle anket yapmasına izin verdim. İlk başta yan sokaklardan birine doğru iniyorduk. Geriden yürüdüm, tedirgin oldum. Aklıma geldi, hangi firma adına çalışıyorsunuz deyince, çok bilindik bir firmanın adını söyledi. İşte o an rahatladım. Anketini yaparken bana beyefendi demişti, ama neden orada tepki göstermediğimi anlayabilmiş değilim.(intikam olarak bilgileri doğrulamak için yapılan telefon görüşmesini iptal ederek adamı  1 kişi de olsa zor durumda bırakmak olacaktı. Oldu da nitekim. Fakat şirket inatçı çıkıp defalarca aramaya başladıktan sonra sırf tepemden gitsinler, başımdan eksik olsunlar diye açıp cevaplamak zorunda kaldım. Ahhh keşke anketörün biraz yalan beyan verdiğini söyleseydim, daha doğrusu belli etseydim. Diyorum ya size, formumdan düştüm diye. Ben eski ben değilim, maalesef) Orada içtiğim dark bir bira sonucu, hiç etkilemez sanmama rağmen hafif bir çakırkeyflik olmuştu. Buluşma mekanımıza doğru ilerlerken bir de ne göreyim, korktuğum bir kez daha başıma gelmiş ve bir arkadaş daha beni yolda durdurmuştu. Ona da münasip bir yalan söyleyip iki de gırgır-şamata yaptıktan sonra koştur koştur mekana doğru gitmeye başladım. Yürüye/koşa artık mekanın bulunduğu sokağın önüne gelmiştim ki kesin pişmiş tavuk misali, biri beni buraya girerken görür dedim. Kesin yani. Aynı zamanda vaktinden önce girememek gibi bir huyum da var mekanlara. Huyum kurusun. Odakulenin o tarafları tavaf ederken dark bear’cığımdan(admin beyler) “HADİ LAN NERDESİN SEN” demek isterken “Sugar üst kattayız nerdesin” tarzında çok sade ve bir o kadar da kibar bir mesaj aldım. Tam o belirtilen koordinatlara vardığımdaysa kalabalık bir grup beni bekliyordu. Hepsini tek tek öpecek ve selamlaşacaktım. Planımı da bu doğrultuda gerçekleştirdim. Dark ve Silverface kuzularım çok cicilerdi ya her zamanki gibi. Yerim onları. Sözlüktenki mobil sorunlardan bahsedildi, fakat çözüm bulunmuş. Buna çok sevindim. Ayrıca çok katılmak istediğim fakat vakit bulamayıp şehir olarak da sanırım İstanbul’da olmadığım bir zamana denk gelmesi nedeniyle gidemediğim film gösteriminden de konuştuk biraz. E o kadar koca bir organizasyon hazırlanıyor fakat ancak 5 yazar oraya gidebiliyor. Ve filmin adı da “teslimiyet” yani. Trans filmi. Ortalık “gey” filmi kaynıyorken böylesine bir cevheri kaçırdım açıkçası.

biz buranın üst katındaydık işte, çatlayın hıh :)

      Aaaa bu arada tunatuan la da tanışıverdik, birbirimizi de tanımak istiyorduk, kısmet oldu bugüne. Onunla baya koyu bir sohbete daldık. İşte yaptığı işlerden bahsetti biraz, çok zor diyor haklı olarak. Bence de öyle açıkçası, zaten çalışmak kelime olarak da çok zor bir olay. O açıdan kendisine çoook hak verdim. Bu arada yeşil bir peruğu varmış, pride’da ve ayısözlük 2.yaş doğumgünü partisinde taktığını, herkesin nasıl da beğendiğini ve nerden bulduğunu sormasını anlatıyordu. Dedim ki bir daha ki buluşmada tak. Kısacası ondan da bu sözü aldım. Tabi kendisi erken kalkınca, hıh yani. Yok efendim yemeğe yetişecekmişmiş. Aman yemeyiver ne olacak :D Tabi tam vedalaşacağız, dedim ki “e o zaman bu çantanın(taktığım çanta) hikayesini duyamazsın” ay geldi hemen oturduuu :O Anlattım tabi ben de, tam onun beklediği gibi bir hikaye çıkmamış tabi de. Ben de diyorum “fesadım” diye. Hah ne olduğunu anlatmayacağım, oraya özel kalsın J Bu arada cidden kız çantası gibiydi ama erkek reyonunda satılıyordu. Eskiden arkadaşım olan bir kız da o çantayı çok beğenmişti. Ahahahahahahah, ops, ağzımdan kaçırdımm…

      Hah, gelelim o zirveyi düzenleyen adama. Futurelavirs deseniz nerede olsa karşınıza çıkar öyle diyeyim. Adam tamamen açık/görünür bir insan. O yönden çok takdir ediyorum kendisini. (Yaaaaa ama onun o kedi canını yerim ben yaaaa geçenlerde bana durup durup miyavvv diye mesaj atmış ay çok :D öhöm. Yine özelimi ortaya döktüm) Onunla da baya muhabbet ettik, boynunda bir yara bandı vardı. Uuuuu. Ama bir şey diyeyim mi? Ay çok güzel gülüyor ya allah yüzünden o gülüşleri eksik etmesin ve o çekip durduğu selfie’lerine de yansıtsın bunu lütfen. Orada öyle somurtkan kaba ifadeler falan ama zirvede… Bir ara ıslak bir mendile ihtiyacı oldu ve ben de çantamdan çıkardım; “İşte tam bir kadın” dedi. Ay valla o an hiiiç te gidip toplumsal cinsiyet sorgulamaları yapasım gelmedi, işime de geldi. Karıyım zaten ayol daha ne :D Ayrıca cidden marjinalliğine sağlık, adamın enerjisi bile bir başka. Ve bir o kadar da iyi kalpli. Ayrıca da kedi canını… ay yeter dilime dolandı :D Onun da işlerinden konuştuk bir parça da olsa. Bir de seni gidi mi öyle birşeyler dedi. Daha sonrasında “gey” deyince “pardon” dedim. Amaaan sen onu “LGBT” olarak anla şekerim deyince e hayır dedim gayet kibar bir şekilde. Çünkü o zaman bir gey dominasyonu olmuş oluyor dedim.



      Sözlüğün eski üyelerinden, o nickini şimdi copy yapacak yer bulamadım, arth’lı bişeydi işte. Çok eski bir dilde bişey anlamına mı ne geliyormuş. Allah kahretmesin beni, günler sonra ele alırsan yazıyı böyle olur. Aksi gibi not da almadım ki hiç. O da yanında bir arkadaşını getirmişti. Zaten zirvenin yarısından fazlasında onlarla haşır-neşir olduk. Muhabbetler, okullardaki LGBT toplulukları, eşcinsel gruplar, dünya üzerindeki şehirler, psikoloji vesaire ay konuşmadığımız şey kalmadı. Ben ve güzelliğime de herkes gibi onlar da iltifat etmeyi unutmadı. Of, bu arada dile getirdim de durdum görüntüme tipime güzelliğime takılı kaldığımı sürekli olarak. Bir de nasıl gizlendiğimle ilgili de konuşunca “tiyatro kulüplerindeydim küçükken hep” dedim. Bir ara erkek performansı görmeyi de beklediler ama ben hayır dedim yeterince yapıyorum zaten dedim, “hıh” ımı da çektim böylece :P

      Bir ara hatırladığım kadarıyla marco marco adlı bir modacının “queer defile” tarzında, Dünya da tek örneği olan bir defilesini izledik. Gey erkek ve trans kadınlar’dan oluşuyor mankenler. Tabi benim gözüm o trans kadınlar nasıl oluyor da penislerini gizliyorlar ya da nasıl olmuş da o kadar güzel olabilmişler. Cidden kafayı taktım ve kıskandım ya bildiğin. Daha sonrasında bütün gözler bana döndü, ben kendimden bahsederken, o anda kendim olurken falan, yani nasıl desem, ilgi odağı olmuştum. Tamam ilgi odağı oldum her zaman ama bu biraz daha değişik geldi bana. Trans cinsiyet dönüşüm sürecinden ölümüne tırsan bir kızceğizin ağzından dökülen o nadide satırları dinledikleri için hepsini çok öpüyorum. (O güzel fularlı kadın arkadaşımız erkenden kaçtığı için onu öpemeyeceğim ama hıh şamnsına küssün :P) Ki biz orada toplanırken taksimde yine eylem vardı. Ara sokaklara bile gazlar atıldı ve o karmaşanın içinde olmamıza rağmen yine de kalabalık ve eğlenceli bir gün geçirmiş olduk. Ama bizden başka da bir grup toplantısı vardı ve sesleri sayesinde aşırı bir yorgunluk çökmüştü üzerimize. Ya bu kadar sinir bozucu olunabilir mi allahaşkına, ben zaten sesten haz etmeyen bir insanım, şarkı olmadığı sürece! Neyse, biraz daha çemkirecektim ama unuttum neden çemkireceğimi, boşverin gitsin.

Güzellikleri bu ayardaydı yani!!!

      O değil de, gidip garsonlardan birini, üzerindeki serbest kıyafetten dolayı ayısözlük yazarı zannetmem ve onunla tanışmam :D Çocuk garipsedi zaten biraz. Sonra sonra anladım onun da garson olduğunu ahahahahaha yanımdakilere dedim sonra ay ben malım diye. Of yine gülüyorum :D

Hayır birşey yemedim :D

      Artık kalkma vakti dedim kendim için de, yarın memlekete dönüyorum. E bizim arth vıdıvıdı ve sevgili arkadaşı da kalkarlarken onlarla birlikte kalkayım dedim ben de. Kalktık işte, istiklal en azından sakinleşmişti. Konuşacak konu yine vardı, konuştuk tabiki. Sonra bir dönercide oturduk, arth’ın karnı aç idi. Düşünün, o yemek yerken biz epilasyonlardan bahsettik, ay ben nasıl kazıklandığımı da anlatıyorum, ama allahı var geçti şimdi kabuklar falan. İzler de az kaldı ama cildim de bir yandan hassaslaştı. Ay çok korkuyorum L Arada bir kızarınca da kabarıyor küçük küçük, soğuğa tutunca geçiyor ama neyseki.


      Ha yürürken bağzı serseri mayın öküz dallamalar da içime girercesine bakmayı ihmal etmiyorlar tabi. Diplerine biber gazı düşsün inşallah… En sonunda istiklal caddesinin başına geliyoruz. Herkes kendi yoluna hesabı, vedalaşırken sarılarak, tanıştığımıza da memnun olarak ayrılıyoruz birbirimizden. Tabi ben de saçlarımı yeniden bağlayıp, ruh halimi ve davranışlarımı “güvenli mod” a getirmek için bastırmaya ve o hayatıma da geri dönmeye doğru ürkek adımlarımı atıyorum.

Sonra da yoldan bir adamı çevirip denize girdik. Hı hı tabi.

Sosyal Medyada Paylaşın:    Facebook Twitter Google+ Stumble Digg
 photo geri_zpsvjjlxydp.png  photo ileri_zpsmnpu8fzu.png

4 yorum:

  1. İyi cesaret vallahi :) Ben gidemezdim.

    YanıtlaSil
  2. niye ki allahaşkına? Ben de insanım onlar da insan. Ben de lgbt yim onlar da lgbt. Ayrıca kaç aydır tanıdığım konuştuğum, birkaçıyla da daha önceden de tanışıp konuştuğum insanlar. :)

    YanıtlaSil
  3. Sırada ben vaarrıım! :P Erken ayrılması gereken arkadaşını, benim de ilgi çekici hikayem var diyerek biraz daha orada tutmana bayıldım :D Harbi senden korkulur, saman altından su yürütüyorsun :D

    YanıtlaSil
  4. Eheheh o da benim marifetim bebeğim :*

    YanıtlaSil