Yavrum bildiğiniz üzere kafayı trans kadın görünürlüğüne ve kendime takmış durumdayım. Bu durumda da insanları ve neler yaptıklarını gözlemleyip kendime, kendimce görevler çıkarıyorum. Mesela bunun bir diğer adımı da, sosyal medya kadar etkili olabilen, çok sayıda insanın toplandığı interaktif sözlük mekanları. E sonuçta hakkımızı iade edecekler ama KİME? Hani ortada en azından biri durmalı "Ahanda burdayım la ben" demek için. İnsanları kendimizle tanıştırmanın bir yolu olarak ta bunu gördüğüm için, yani bu tanışmanın bir "sürekliliği" olmalı.
Partiden sonraki
gündü -ki o günler de birbirine karışıyordu- bildiğiniz gibi değil. Sabah
gelmişim, kahvaltımı yapıp birkaç saat uyumuşum. Daha sonraki güne de biletim
var, memleketime döneceğim hani. Uyandığımdan sonraki zamanı anlatayım. Deli
dolu ve sıkışık, 2 güne dönemlik sosyalliğimi nasıl sığdırdığıma bakalım.
Uyandığımdan
itibaren kafamda neler yapacağımın planlarını kurdum, sonrasında ona göre
hareket etmeye başladım. Neyseki önceki gün banyomu yapmıştım, o çıktı aradan.
Kendimi öpüyor ve kutluyorum. Elim ayağıma dolanmasın diye ilkönce en angarya
iş olan bavullarımı toplama kısmını hallettim. İkinci olarak en sevdiğim
kıyafetleri ve aksesuarları ayırıp yatağımın üzerine koyduktan sonra(rahattım
çünkü yalnızdım ve yalnız kalacağımdan da emindim) kökleri kuruyasıca amazon
ormanlarımı bu sefer kendim traş ettim. Kaymak gibi bir cilt elde ettikten
sonra, elime geçen ilk cilt kremini de yüzüme sürüp kendimi iyi hissettim. E
yani, gönül isterdi ki kıyafetlerim daha dişi olsun, onlara uygun bir makyaj da
yapabileyim yüzüme ama idare etmesini de öğretti bana bu hayat, küçük
yaşlarımda.
Kıyafetlerimi de
giyip, oh be artık tamamım dedikten sonra çıktım, buluşma mekanına doğru yol
aldım. Yerim ben beni ya J
Arkadaşlarımdan hiçbirine yakalanmayayım diye dua edip çabalarken bir
arkadaşıma rastlamıştım. O beni görmemişti, fakat daha çok “kalabalıktan dolayı
görememiş gibi olup bana seslenememiş olabilir” tarzı bir karşılaşma olduğu
için ben yanına doğru gidip selam verdim. Okuldan arkadaşlarımla buluşacağımı
söyledim. Saçlarım topluydu onun yanındayken. Sonra “neyse ben seni tutmayım”
dedim ve yoluma devam ettim.
Neyse, hava kararmak üzereydi, taksime varmıştım
ve o istiklal caddesi var ya, işte orada yürürken önüme çıkan anketörün
seslenmesiyle bir irkilme yaşadım. “Bakar mısınız?” Diyordu. Sonra da
“Korktunuz mu?” dedi, ruh halimi farketmiş olacak ki. Ben ona sadece
şaşırdığımı söyledim bir anda. Kazulet gibi önümde dikili bir biçimde duruyordu
resmen. Israrlarına dayanamayıp benimle anket yapmasına izin verdim. İlk başta
yan sokaklardan birine doğru iniyorduk. Geriden yürüdüm, tedirgin oldum. Aklıma
geldi, hangi firma adına çalışıyorsunuz deyince, çok bilindik bir firmanın
adını söyledi. İşte o an rahatladım. Anketini yaparken bana beyefendi demişti,
ama neden orada tepki göstermediğimi anlayabilmiş değilim.(intikam olarak
bilgileri doğrulamak için yapılan telefon görüşmesini iptal ederek adamı 1 kişi de olsa zor durumda bırakmak olacaktı.
Oldu da nitekim. Fakat şirket inatçı çıkıp defalarca aramaya başladıktan sonra
sırf tepemden gitsinler, başımdan eksik olsunlar diye açıp cevaplamak zorunda
kaldım. Ahhh keşke anketörün biraz yalan beyan verdiğini söyleseydim, daha
doğrusu belli etseydim. Diyorum ya size, formumdan düştüm diye. Ben eski ben değilim,
maalesef) Orada içtiğim dark bir bira sonucu, hiç etkilemez sanmama rağmen
hafif bir çakırkeyflik olmuştu. Buluşma mekanımıza doğru ilerlerken bir de ne
göreyim, korktuğum bir kez daha başıma gelmiş ve bir arkadaş daha beni yolda
durdurmuştu. Ona da münasip bir yalan söyleyip iki de gırgır-şamata yaptıktan
sonra koştur koştur mekana doğru gitmeye başladım. Yürüye/koşa artık mekanın
bulunduğu sokağın önüne gelmiştim ki kesin pişmiş tavuk misali, biri beni
buraya girerken görür dedim. Kesin yani. Aynı zamanda vaktinden önce girememek
gibi bir huyum da var mekanlara. Huyum kurusun. Odakulenin o tarafları tavaf
ederken dark bear’cığımdan(admin beyler) “HADİ LAN NERDESİN SEN” demek isterken
“Sugar üst kattayız nerdesin” tarzında çok sade ve bir o kadar da kibar bir
mesaj aldım. Tam o belirtilen koordinatlara vardığımdaysa kalabalık bir grup
beni bekliyordu. Hepsini tek tek öpecek ve selamlaşacaktım. Planımı da bu
doğrultuda gerçekleştirdim. Dark ve Silverface kuzularım çok cicilerdi ya her
zamanki gibi. Yerim onları. Sözlüktenki mobil sorunlardan bahsedildi, fakat
çözüm bulunmuş. Buna çok sevindim. Ayrıca çok katılmak istediğim fakat vakit
bulamayıp şehir olarak da sanırım İstanbul’da olmadığım bir zamana denk gelmesi
nedeniyle gidemediğim film gösteriminden de konuştuk biraz. E o kadar koca bir
organizasyon hazırlanıyor fakat ancak 5 yazar oraya gidebiliyor. Ve filmin adı
da “teslimiyet” yani. Trans filmi. Ortalık “gey” filmi kaynıyorken böylesine
bir cevheri kaçırdım açıkçası.
biz buranın üst katındaydık işte, çatlayın hıh :) |
Aaaa bu arada
tunatuan la da tanışıverdik, birbirimizi de tanımak istiyorduk, kısmet oldu
bugüne. Onunla baya koyu bir sohbete daldık. İşte yaptığı işlerden bahsetti
biraz, çok zor diyor haklı olarak. Bence de öyle açıkçası, zaten çalışmak
kelime olarak da çok zor bir olay. O açıdan kendisine çoook hak verdim. Bu
arada yeşil bir peruğu varmış, pride’da ve ayısözlük 2.yaş doğumgünü partisinde
taktığını, herkesin nasıl da beğendiğini ve nerden bulduğunu sormasını
anlatıyordu. Dedim ki bir daha ki buluşmada tak. Kısacası ondan da bu sözü
aldım. Tabi kendisi erken kalkınca, hıh yani. Yok efendim yemeğe
yetişecekmişmiş. Aman yemeyiver ne olacak :D Tabi tam vedalaşacağız, dedim ki
“e o zaman bu çantanın(taktığım çanta) hikayesini duyamazsın” ay geldi hemen
oturduuu :O Anlattım tabi ben de, tam onun beklediği gibi bir hikaye çıkmamış
tabi de. Ben de diyorum “fesadım” diye. Hah ne olduğunu anlatmayacağım, oraya
özel kalsın J
Bu arada cidden kız çantası gibiydi ama erkek reyonunda satılıyordu. Eskiden
arkadaşım olan bir kız da o çantayı çok beğenmişti. Ahahahahahahah, ops,
ağzımdan kaçırdımm…
Hah, gelelim o
zirveyi düzenleyen adama. Futurelavirs deseniz nerede olsa karşınıza çıkar öyle
diyeyim. Adam tamamen açık/görünür bir insan. O yönden çok takdir ediyorum
kendisini. (Yaaaaa ama onun o kedi canını yerim ben yaaaa geçenlerde bana durup
durup miyavvv diye mesaj atmış ay çok :D öhöm. Yine özelimi ortaya döktüm)
Onunla da baya muhabbet ettik, boynunda bir yara bandı vardı. Uuuuu. Ama bir
şey diyeyim mi? Ay çok güzel gülüyor ya allah yüzünden o gülüşleri eksik
etmesin ve o çekip durduğu selfie’lerine de yansıtsın bunu lütfen. Orada öyle
somurtkan kaba ifadeler falan ama zirvede… Bir ara ıslak bir mendile ihtiyacı
oldu ve ben de çantamdan çıkardım; “İşte tam bir kadın” dedi. Ay valla o an hiiiç
te gidip toplumsal cinsiyet sorgulamaları yapasım gelmedi, işime de geldi.
Karıyım zaten ayol daha ne :D Ayrıca cidden marjinalliğine sağlık, adamın
enerjisi bile bir başka. Ve bir o kadar da iyi kalpli. Ayrıca da kedi canını…
ay yeter dilime dolandı :D Onun da işlerinden konuştuk bir parça da olsa. Bir
de seni gidi mi öyle birşeyler dedi. Daha sonrasında “gey” deyince “pardon”
dedim. Amaaan sen onu “LGBT” olarak anla şekerim deyince e hayır dedim gayet
kibar bir şekilde. Çünkü o zaman bir gey dominasyonu olmuş oluyor dedim.
Sözlüğün eski
üyelerinden, o nickini şimdi copy yapacak yer bulamadım, arth’lı bişeydi işte.
Çok eski bir dilde bişey anlamına mı ne geliyormuş. Allah kahretmesin beni,
günler sonra ele alırsan yazıyı böyle olur. Aksi gibi not da almadım ki hiç. O
da yanında bir arkadaşını getirmişti. Zaten zirvenin yarısından fazlasında
onlarla haşır-neşir olduk. Muhabbetler, okullardaki LGBT toplulukları, eşcinsel
gruplar, dünya üzerindeki şehirler, psikoloji vesaire ay konuşmadığımız şey kalmadı.
Ben ve güzelliğime de herkes gibi onlar da iltifat etmeyi unutmadı. Of, bu
arada dile getirdim de durdum görüntüme tipime güzelliğime takılı kaldığımı
sürekli olarak. Bir de nasıl gizlendiğimle ilgili de konuşunca “tiyatro
kulüplerindeydim küçükken hep” dedim. Bir ara erkek performansı görmeyi de
beklediler ama ben hayır dedim yeterince yapıyorum zaten dedim, “hıh” ımı da
çektim böylece :P
Bir ara
hatırladığım kadarıyla marco marco adlı bir modacının “queer defile” tarzında,
Dünya da tek örneği olan bir defilesini izledik. Gey erkek ve trans
kadınlar’dan oluşuyor mankenler. Tabi benim gözüm o trans kadınlar nasıl oluyor
da penislerini gizliyorlar ya da nasıl olmuş da o kadar güzel olabilmişler.
Cidden kafayı taktım ve kıskandım ya bildiğin. Daha sonrasında bütün gözler
bana döndü, ben kendimden bahsederken, o anda kendim olurken falan, yani nasıl
desem, ilgi odağı olmuştum. Tamam ilgi odağı oldum her zaman ama bu biraz daha
değişik geldi bana. Trans cinsiyet dönüşüm sürecinden ölümüne tırsan bir kızceğizin
ağzından dökülen o nadide satırları dinledikleri için hepsini çok öpüyorum. (O
güzel fularlı kadın arkadaşımız erkenden kaçtığı için onu öpemeyeceğim ama hıh
şamnsına küssün :P) Ki biz orada toplanırken taksimde yine eylem vardı. Ara
sokaklara bile gazlar atıldı ve o karmaşanın içinde olmamıza rağmen yine de
kalabalık ve eğlenceli bir gün geçirmiş olduk. Ama bizden başka da bir grup
toplantısı vardı ve sesleri sayesinde aşırı bir yorgunluk çökmüştü üzerimize.
Ya bu kadar sinir bozucu olunabilir mi allahaşkına, ben zaten sesten haz
etmeyen bir insanım, şarkı olmadığı sürece! Neyse, biraz daha çemkirecektim ama
unuttum neden çemkireceğimi, boşverin gitsin.
Güzellikleri bu ayardaydı yani!!! |
O değil de,
gidip garsonlardan birini, üzerindeki serbest kıyafetten dolayı ayısözlük yazarı
zannetmem ve onunla tanışmam :D Çocuk garipsedi zaten biraz. Sonra sonra
anladım onun da garson olduğunu ahahahahaha yanımdakilere dedim sonra ay ben
malım diye. Of yine gülüyorum :D
Hayır birşey yemedim :D |
Artık kalkma
vakti dedim kendim için de, yarın memlekete dönüyorum. E bizim arth vıdıvıdı ve
sevgili arkadaşı da kalkarlarken onlarla birlikte kalkayım dedim ben de.
Kalktık işte, istiklal en azından sakinleşmişti. Konuşacak konu yine vardı,
konuştuk tabiki. Sonra bir dönercide oturduk, arth’ın karnı aç idi. Düşünün, o
yemek yerken biz epilasyonlardan bahsettik, ay ben nasıl kazıklandığımı da
anlatıyorum, ama allahı var geçti şimdi kabuklar falan. İzler de az kaldı ama
cildim de bir yandan hassaslaştı. Ay çok korkuyorum L Arada bir kızarınca da
kabarıyor küçük küçük, soğuğa tutunca geçiyor ama neyseki.
Ha yürürken
bağzı serseri mayın öküz dallamalar da içime girercesine bakmayı ihmal
etmiyorlar tabi. Diplerine biber gazı düşsün inşallah… En sonunda istiklal
caddesinin başına geliyoruz. Herkes kendi yoluna hesabı, vedalaşırken
sarılarak, tanıştığımıza da memnun olarak ayrılıyoruz birbirimizden. Tabi ben
de saçlarımı yeniden bağlayıp, ruh halimi ve davranışlarımı “güvenli mod” a
getirmek için bastırmaya ve o hayatıma da geri dönmeye doğru ürkek adımlarımı
atıyorum.
Sonra da yoldan bir adamı çevirip denize girdik. Hı hı tabi. |
İyi cesaret vallahi :) Ben gidemezdim.
YanıtlaSilniye ki allahaşkına? Ben de insanım onlar da insan. Ben de lgbt yim onlar da lgbt. Ayrıca kaç aydır tanıdığım konuştuğum, birkaçıyla da daha önceden de tanışıp konuştuğum insanlar. :)
YanıtlaSilSırada ben vaarrıım! :P Erken ayrılması gereken arkadaşını, benim de ilgi çekici hikayem var diyerek biraz daha orada tutmana bayıldım :D Harbi senden korkulur, saman altından su yürütüyorsun :D
YanıtlaSilEheheh o da benim marifetim bebeğim :*
YanıtlaSil