18 Şubat 2014 Salı

Film Eleştiriyoz: Persepolis


      Ah ah, gün geçmiyor ki, yine Tiffany'e rahat batmasın! Hani uğraşacak işi yok, böyle enerji patlaması yaşamış kafayı yer iken yeni bir seriye daha başlamak istedim. Sizin için izlediğim filmlerden bazı notlar alacağım ve yorumunu yapacağım. Tesadüf eseri izlediğim, izlediklerimden de hatırladıklarımı bir şekilde size, hani biraz da kültür şoku olsun diye anlatacağım. (Evet Allah beni bildiği gibi yapsın tamam.) Dikkat, bazen spoiler içerebilirim. Aman ha, okurken dikkat edin.

      Diğer Hadsizliklerim:
      

      Fransız yapımı, İran'da ki eski demokrasi devrini ve şah zamanından sonra yıllarca gelişen olayların İran'ı şimdiki felaket haline nasıl getirdiğini anlatan, bir sürü politik ama çok doğru mesajla dolu, kaç zamandır merakla izlemek istediğim ve İstanbul'a dönerken otobüste bulmamla birlikte hemen izlemeye koyulduğum bir film.

      Animasyon tarzındaki filmimiz genelde siyah-beyaz tarzda çekilmiş, fakat yurt dışı deneyimleri olduğu sahnelerde renklendirilmiş tabii ki. Ana karakterimiz devrimci ve anarşist ruhlu bir insan, hapse giren amcasından ve babaannesinden çok etkileniyor, amcasının zamanında da fazlaca insan birbirini öldürmüş, bir medeniyet çökmüştür. Ayrıca kızımız kendini yeni peygamber olarak görmektedir. :) Ki orada da çok güzel bir ironisi olduğuna inanıyorum filmin.

      Fazla spoiler vermek istemem fakat, özellikle yaşanan evrimlere dikkat eden bir sürü insan, Türkiye'nin de benzer aşamalardan geçtiğini söylemektedirler, ki Türkiye İran mı olacak? Sorularını da akıla getirmektedir. Gittikçe kısıtlanmalar, eğlencenin yeraltı dünyasına itilmesi, ahlak polislerinin dışarıda kol gezmesi(rüşvet de alıyorlar hani ama), özellikle de kadınlara cehennem hayatı yaşatmasına da değinen bir film olarak çıkıyor.


      Baskılara dayanamayan kızımız yurtdışına çıkıyor ki vize alma süreci bile gizli saklı yürütülüyor. Bütün yaşayabileceği özgürlükleri yaşayan kızımızın ağzından dökülen kelimeler şu, "Fransa" dayken bir yabancıydım, aynı şekilde "İran"a döndüğümde de bir yabancıyım. Hiçbir yere ait olamamanın göçmenler üzerindeki yorumunu çok güzel bir biçimde yansıtmış. Ki hayatın her alanında fikirlerini savunan, cesur karakterli o hallerini de hiç kaybetmemiş.

      Filmi izlerken içim sıkıldı, bunaldım gerçekleri gördükçe. Yazık olmuş dedim İran'a, inşallah eski hallerine geri dönebilirler, filmde eşcinselleri de konu etmiş bir yapımdır(birkaç sahnede var ve hiçbir şekilde homofobi yok, o yönden de takdirimi kazandılar yani).

      Filmlere inanmayın, filmsiz de kalmayın diyorum ya, özellikle de bu filmsiz hiç kalmayın yani.
Sosyal Medyada Paylaşın:    Facebook Twitter Google+ Stumble Digg
 photo geri_zpsvjjlxydp.png  photo ileri_zpsmnpu8fzu.png

2 yorum:

  1. Ben bu filmi tamamıyla bir türlü izleyemedim. Bölük pörçük izledim. Konu malum, beğendiğim filmlerden biridir. Bulayım da izleyeyim tamamını, sonra oturup ağlarım.

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle fırsatını bulur bulmaz izle derim sana bebekim ;)

    YanıtlaSil